21 Mart 2012 Çarşamba

Okuduklarımdan / Rizzoli & Isles Serisi


 
Tess Gerritsen'i geçen haftalarda D&R da gördüm . Kitabın adı Cerrah'tı. Küçük bir google çalışmasından sonra bu kitabın aslında Rizzoli & İsles serisinin ilk kitabı olduğunu anlamış bulundum. Kitapların tarzı gerilim. Ama bence bu türün iyi yazılmışlarından diye düşünebiliriz. Ben öyle düşündüm, size karışamam tabii.  Arada bu tarz kitaplar okumak hoşuma gider. İnsanı yormaz.Biraz merak, biraz heyecan katar.Güzel vakit geçirtir. İyidir yani. 
Tess Gerritsen aslında bir doktormuş fakat kitap işi tutunca abla zamanını buna vermek için doktorluk mesleğini bırakmış. Kitaplar Dedektif Rizzoli ve Adli tıp uzmanı Dr. Isles çevresinde dönüyor.
Kitap serisi Cerrah, Çırak, Günahkar, İkiz Bedenler, Siliniş, Mefisto Kulubü, Ruh Kolleksiyoncusu şeklinde gidiyor.
Cerrah ve Çırak birbirinin devamı. Diğerleri ayrı olaylar üzerine kurgulanmış ama yine de bazı küçük göndermeler vs. nedeniyle bence yukarıdaki sırayla okumakta fayda var. İsimlerin çokluğuna bakıp gözünüzü korkutmayın. Çok kolay ve hızlı aktığı için benim 1 haftamı aldı hepsini bitirmek. 
Bu serinin dizisi de çekilmiş ama ben seyretmedim. Özellikle okuduğum kitapların filmini veya dizisini seyretmeyi sevmiyorum. Kitapta anlatılan detay ve zenginlik ekrana aktarılamıyor bence. Tabii bundan Yüzüklerin Efendisi'ni ayrı tutmak lazım. Üniversite yıllarımda bir solukta okuduğum kitabın neredeyse herbir karakteri okurken hayal ettiğim şekilde karşımdaydı. Bunun için başta Peter Jackson olmak üzere emeği geçen herkeşlere teşekkürü borç bilirim :)

Sonuç ; ben beğendim. Tavsiye ederim.

Bir Hayal Kırıklığı / Bedri Usta

Pazar günü Cem'in annesi Katar'dan dönüyordu. Havaalanından dönerken bana da haber verecekti ve birlikte yemek yiyecektik. Nereye gidelim diye düşünürken eve çok yakın olan Bedri Usta'da karar kıldık. Bedri Usta Çiftehavuzlar'da bir süre önce açıldı. Eve yakın oluşu, işten dönüş yolumuz üzerinde oluşu nedeniyle bir ara denenmeli diye düşündüğüm yerler arasındaydı. Açıldığı günden itibaren de gittikçe kalabalıklaşan bir tempoda olduğu içinde herhalde güzel ki tutuldu diye düşündüm.
Anadolu yakasında oturanlar bilir, Caddebostan'dan Bostancı'ya kadar olan kısım her zaman kalabalık ve her mekan doluyken Caddebostan'dan sonrası bir anda sessizleşir ve o tarafta bir yerin tutması çok zor iştir. Gerçi benim sevmemin sebebi tam bu sakinliktir.
Neyse amma uzattım :).  Sadede gelirsek sonuç tam bir hayal kırıklığı.
Biz öğleden sonra  14 gibi gittik. Mekanda çok kalabalık değil de 3-5 masa vardı. Mekanın mutfağı girince tam karşıda. Oturduğumuz yer de bir nevi mutfağın önündeydi. Tüm yemek boyunca dışarısı ile mutfak arasındaki çöp taşıma, mal taşıma trafiği hiç bitmedi. Üstü leke içindeki personel sürükleyerek yanınızdan çöpü geçirirken yemek yemek tahmin edeceğiniz gibi pek zevkli değil.
Malzeme ve çöp işlerinin müşterilerin olmadığı bir saatte veya görmediği bir kapıdan yapılması daha mantıklı değil mi?
Mönüye gelirsek ortaya söylenen çiğköfte muhtemelen dünden kalmıştı. Şişmiş bulgur yedik. Lahmacun çok vasattı . Etler ortalamaydı. (Bir Antep'li olduğumu da belirtmek isterim bu arada.Bu bahsettiğim yemeklerin iyisinden anlarım :) )
Ama en sonuncu fiyasko zaten etraftan huylandığım için biran önce gitsek diye Cem'in gözüne bakarken bir de ayranımdan saç çıkması idi.
Offfffffff düşündükçe kötü oldum.
Dediğim gibi sonuç tam bir hayal kırıklığı bir daha ne giderim, ne de gitmenizi tavsiye ederim. 
 

13 Mart 2012 Salı

Üzgünüm. Çok Üzgün

Sivas davası düştü. 93 yılında Madımak Oteli'nde yakılarak öldürülen onlarca kişi hakkındaki dava " Zaman Aşımı " nedeniyle düştü. 
Zaman aşımı raddesine gelmeden davanın sonuçlanmamasını zaten aklım almazken bir de böyle bir insanlık suçunda nasıl zaman aşımı olabileceğini düşününce aklım hiç hiç almıyor . 
Bazı haber siteleri " İnsanlık Aşımı " diye başlık atmış. 
Ne diyim .....
Üzgünüm. Çok üzgünüm .

11 Mart 2012 Pazar

Seven Sanat Galerisi

Dünkü Kadıköy gezisi sırasındaki duraklarımızdan Seven Sanat Galerisi. Daha önce birkaç kez hep kapalı iken önünden geçmiştim. Bu sefer açık yakalama şansım oldu. Şu anda değişik ressamlara ait resimler var. Ama benim en çok beğendiğim Valentine Rekunenko'nun aşağıdaki resmi oldu.



Valentine 1955 doğumlu Ukranyna'lı bir ressam. Ben resimlerini ilk kez gördüm ama çok beğendim. Daha önce Seven Sanat Galerisinde sergileri olmuş. Şu anda tek tük resimleri var. Daha fazla resmini görmek isterseniz Galerinin sitesine tık tık ....





Hamsi Pub





Dün öğlen evde ne yapsak diye düşünürken Kadıköy'e mi insek dedik. Hem biraz dolaşır hava alır, bir kaç hafta sonra gideceğimiz Beyrut'la ilgili kitap bakarız diye düşünerek yola koyulduk .
Kadıköy'deki tüm kitaçıların altını üstüne getirdik ama Beyrut'la ilgili bir kitap bulamadık. Allahtan google ve bloglar var. Zaten yaptığım araştırmalar sonucu güzel bir program hazırladım. Rehber niteliğindeki bir kitap işin sosu olacaktı ama yok da yok. Neyse, dedim ya çok güzel bir program hazırladığımı düşünüyorum. Hangi gün nerede yenilecek, içilecek , nereler gezilecek her şey hazır.  Gidip geldikten sonra fotoğraflarımla birlikte paylaşacağım .
Kitap arayışlarımız bizi öylesine yordu ki :) şöyle bir bira patates yapıp dinlensek dedik. Karı koca yemeği içmeyi pek sevmeyiz de:). Kadıköy çarşıda yeme içme konusuna pek hakim değiliz ama gidenler bilir Nevizade benzeri bir caddesi vardır. Orada birşeyler buluruz nasıl olsa diye bakınmaya başladık.  Daha önce bir arkadaşımın bahsettiği Kadı Nimet geldi aklıma, oraya girsek dedik ama kendisinde patates tava yokmuş . Bizim için de o an önemli bir unsur olduğu için rastgele seçtiğimiz Hamsi Pub diye bir yere girdik. Bilerek seçmemiştik ama gayet güzel bir seçim olmuş .

Menümüzde


                                                                    Midye tava


                                                            Kalamar Tava

                                                                       Patates Tava



                                                               Buzz gibi bira vardı.


 Özellikle kalamar nefisti. Yani demem o ki sizin de yolunuz düşerse soluklanmak için gayet rahat oturabileceğiniz bir yer. Biz bir öğleden sonrası için böyle bir tercih yaptık. Aslında balık lokantası, rakı ve balık için akşamları da tercih edilebilecek bir mekan.
Kadı Nimet aklımda tabii. Bir daha sefere de orası denenecek .
Hamsi Pub tık tık ........

Not : Kendim resim çekmediğim için googleden görsellerden bulduğum fotoları koydum.

10 Mart 2012 Cumartesi

Macy Gray

Yeni keşiflerimden . Şu sıralar devamlı kulağımda .

http://fizy.com/#s/1fvqi2

Özge Fışkın -Demir Demirkan / Doya Doya


Tam da bir önceki postu yazarken dinlediğim şarkı . Güzelmiş ..

http://fizy.com/#s/2cflb1

Okuduklarımdan / Halfeti'nin Siyah Gülü




Nazlı Eray,
Yıllar öncesinde okuyup çok sevdiğim, ama nedense bir süreliğine unuttuğum yazar. Geçenlerde yaptığım kitap araştırmaları sırasında tekrar karşıma çıkan kızıl saçlı, zarif görünümlü kadın. Hazır hatırlamışken bir kitabını okuyayım diye düşündüm ve ne tesadüftür ki Ocak ayında yeni kitabı çıkmış. Hemen siparişimi verdim. Ve evet, doğru hatırlıyormuşum. Neredeyse bir oturuşta soluksuz okuduğum bir kitap oldu.
Beni Mardin'in sokaklarında geziye çıkardı. Kitabın arka sayfası Aşk bir rüya mı? diye başlıyor. Ve Mardin sokaklarında büyülü bir yolculuğa çıkacağınızın sinyalini zaten veriyor.
Kitabı okurken her sayfada bunun tam bir içsel yolculuk olduğunu düşündüm durdum. Sondan birkaç önceki sayfada tam olarak ne hissetiğim zaten yazılmıştı. Bu bir murakabeydi. Murakabe kitapta da anlatıldığı şekilde " İçe çekiliş. Kendi dünyana dönme. Kendi kendinle olma. Kapanma..."
Burada tüm kitabı anlatmayayım tabii. Ama Mardin sokaklarında gezerken, aşka, ihanete, tutkuya, yaşama sıkı sıkıya tutunuşa dair bir şeyler okumak ve içsel bir yolculuğa eşlik etmek isterseniz bu kitap kesinlikle kaçırılmamalı.
Nazlı Eray ve kitaplarına dair daha fazla bilgi için tık tık ...