4 Temmuz 2012 Çarşamba

Şans Restaurant ve Doluca Şarapları

28 Haziran'da Şans Restaurant'ta Doluca Şaraplarının tadım gecesine katıldık.
Bizi önce üst kata aldılar ve Doluca'nın Shiraz Üzümleri ile yapılan şarapları hakkında bilgilendirerek tadım yaptırdılar. Şarapların üzüm cinsi, bölgesi, yanına yakıştıkları yemekler hakkında konuştuk. Tadım yaptığımız şaraplar sırasıyla, DLC Shiraz, Sarafin Shiraz, Karma Shiraz Boğazkere, Signium ve Alçıtepe idi.
Daha sonrada şaraplar eşliğinde bahçede yemeğimizi yedik. Öncelikle ağzımızın tadını nötürlemek için bezelye çorabası ile başladı menü. Sonrasında kabak çiçeği dolması ile Sarafin Sauvıgnon Blanc, siyah trompet ve porcini mantarlı risotto ile Signium 2009, kuzu sırtı şiş ile Alçıtepe, armut tatlısı ile de Safir ikram edildi.
Benim favori şarabım Signium oldu.
Dolucanın böyle organizasyonları oluyormuş. Bilgi almak isterseniz Doluca Şarapları na tık tık yapabilirsiniz.
Şans Restaurant'tan da bahsetmeden geçmek olmaz. Levent'te 2 katlı hoş bir yer burası. Özellikle güzel havalarda, bahçesinde şarap eşliğinde güzel bir yemek yemek için ideal. Servis başarılı, ortam güzel. Denenmeli derim ben . Şans Restaurant'ın web sayfası için tık tık ...



Güneş Lekeleriyle Savaşım

Bundan 3-4 sene öncesine kadar güneş kremi nedir bilmeyen ben, bilinçli bir insan olmaya karar verdim. Malum her yerde güneşin zararlarından, cilt kanserinden bangır bangır söz ediyorlardı. Bende dedim ki, artık sende güneş kremi kullanmaya başla Ayça. Neyse 50 faktör yüzüme, 30 faktör gerisine diyerek bir güzel güneş ürünlerimi doldurup gittiğim tatilden yüzümde dalga dalga güneş izleri ile döndüm.O gün bugündür güneş lekelerim ile savaşım devam ediyor. Kışları hafifleyen lekeler güneş yüzünü biraz gösterdiğinde tekrar yüzüme yerleşiyorlar. Şimdiye kadar yazın sürülmez dedikleri için kışın değişik kremlerle tedavi etmeye çalışıyordum. Ama bir süredir internette, bir sürü yerde yazında kullanabileceğim Clinique Even Better adlı kremi okuyorum. Yazında kullanılabileceği, düzenli olarak kullanılırsa 12 haftada ciddi sonuçlar vereceği söyleniyor. E o zaman Clinique'nde hatrı kalmasın onuda deneyeyim bari diyerek bugün aldım.
Soldaki ise Clinique Age Defence BB Cream. Kısaca özetlersek güneş koruyuculu, renkli nemlendirici. Benim gibi özellikle yazın yüzüne fondöten gibi ağır ürünler kullanmak istemeyenler için ideal. Yeni en azından öyle söyleniyor. İkisinide yarın itibari ile kullanmaya başlıyorum. Sonuçlardan haberdar ederim.  


3 Temmuz 2012 Salı

Kısa Kısa Tatiller, Selimiye

Kısa tatillerimizin ikincisi Selimiye'ye oldu. Geçen yıl ilk defa gittiğim ve bayıldığım bir yer.
Cuma gecesinden yola çıktık. Amacımız sabah kendimizi Ayın Koyu'nda denize atmaktı ama koyda bulunan tesis kapalıydı. Biz de rotamızı Turunç, Amos'a çevirdik. Burası da çok güzel bir koy. Şezlong, duş, giyinme odaları ve çok da güzel yemekleri olan bir de tesis var. Görmediyseniz mutlaka tavsiye ederim.




Akşamüstü buradan çıkıp Selimiye'ye gittik. Geçen sefer kaldığımız Nane Limon'da kaldık yine. Çok temiz, küçük bir pansiyon burası. Bence Selimiye'nin ruhuna çok uygun bir yer. Çok da kibar ve ilgili sahipleri var. Hemen önünde iskelesi var. Gündüz denize girip akşam yemeklerini de burada yiyebiliyorsunuz. Biz iki gece de orada yedik yemeğimizi. Denizin içinde gibisiniz, nefis bir manzara.
Ertesi iki gün de tekne kiralayıp koyları gezdik.Bizi gezdiren tekne, günlük turlara çıkan teknelerden biriydi. Sezon daha tam başlamadığından bizi 4 kişi gezdirmeyi kabul ettiler. İbrahim kaptan, eşi ve oğlu Şakir bizi çok iyi ağırladılar. Yolunuz düşerse tavsiye ederim. Tekne adı Gülçinim 3. Telefonlarıda 0534 650 99 40. Önceden de arayıp plan programınızı yapabilirsiniz.
Marmaris'in gerçekten birbirinden güzel koyları var . Bayıldım.  Bizim gördüklerimiz Dirsekbükü, Kocaada, Sığ Liman, Emel Sayın Koyu, Arap Mezarı idi.
Koylardan ve öğle yemeklerinden örnekler :)






Sonuç, son yılların en güzel tatillerindendi. Vural Bey ve Dilek Hanım'a bu güzel tatil için teşekkürü bir borç biliyorum :)

Kısa Kısa Tatiller, Kıbrıs

Çok uzun zaman oldu yazmayalı. Sonunda bu gece başına oturdum bilgisayarın.
Haziran ayının başından beri henüz hiçbir hafta sonunu evde geçirmedim. Sanırım leyleği havada gördüm.
İlk hafta sonu Kıbrıs'ta idik. Devrim, Özgül,Doğa,Deniz, annem ve babam ile gittik. Doğa ve Deniz benim yeğenlerim. Adam oldular artık yaz tatillerine çıkıyorlar:). Temmuz 22'de 2 yaşına girecekler. Normalde büyük otel veya tatil köyü olayını sevmem ama çocuklu bir tatil olacağı için o tarz bir otel tercih edip Acapulco'ya gittik. Bizden önce Banu gitmişti. Kumsalın ve denizin çocuklara çok uygun olacağını söylemişti. Gerçekten de öyleydi. Bol bol denize girdik, eğlendik. Bizimkiler küçük olduğu için ihtiyaç duymadık ama çocukları emanet edecek aktivitesel olaylar arıyorsanız pek yeterli değil gibi geldi bana.

Kumsal ve benim kuzularım.



** Bu arada çocuklu arkadaşlarımın tek geçtiği yer Fethiye Hillside.

24 Mayıs 2012 Perşembe

Lady Dior

Biliyorum her kadın çanta düşkünüdür ama benimki artık hastalık boyutuna ulaştı sanırım. Bir sürü çanta aldığım gibi birde almadığım ama her fırsatta girip mağazaya merhaba dediklerim var :).

Bunların başında da benim için çantaların şahı olan Lady Dior gelir. Kendisinin fiyatının 7 Bin TL olmasından dolayı almıyorum, alamıyorum da diyebiliriz tabi:). Ama ziyaretini aksatmam. Nişantaşı Beymen'de cafenin olduğu taraftaki kapıdan girerseniz hemen sizi karşılar kendisi zaten . Öyle sıcakkanlı, öyle şeker yani. Şunun asaletine, güzelliğine bakarmısınız.


Siyah kolleksiyonun ağırbaşlı kızı. Ama bir çok renk seçeneğide var.
Neyse kendisi yetmiyormuş gibi bugünki olağan ziyaretim sırasında piton yılanı derisinden yapılmışını gördüm Beymen'de. Allahım o nasıl bir güzellik, görmelisiniz. Aklımı başımdan aldığı için resim çekmeyi unutmuşum ben, onun için size gösteremiyorum. Görseniz sizde bayılırsınız, ben size o kadar diyim. Kendisinin fiyatıda 12 Bin TL imiş. Ama fiyatı size çokmuş gibi gelmesin, çünkü bu çanta vintage olacakmış ve bizden sonraki 2. hatta 3. kuşağımız bile rahatlıkla takarmış. Satış görevlisi beyefendi öyle dedi:). Allahtan sadece iki tane gelmiş. Bu iyi haber. Uzun süre orda kalmazlar,  bende acı çekmem :).


Gamze'ye Not ; Reed Krakoff çantalar 2.750 TL

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Tiyatro Krek, Bayrak


Berkun Oya ve Ali Atay tarafından 99 yılında kurulan Krek Tiyatro Topluluğu, uzun zamandır duyduğum, gitmek istediklerim ama bir türlü fırsat yaratamadıklarım arasında yerini alıyordu. Sezonun bitmesine 10 gün kala başardım.
Güzel Şeyler Bizim Tarafta ve Bayrak adlı oyunlara gitmek istiyordum. İlkine bilet bulamadım ama zaten o daha yeni bir oyun olduğu için gelecek sezon giderim diye düşünüyorum. Bende Bayrak'a bilet aldım. İki kişilik bilet almıştım ama bu sezon aldığım biletlerin yarısında yaptığı gibi bunda da beni ektiği için Cem gelmedi ve ben yalnız gittim. (Hahahaha, duymasın Bursa'daydı yetişemedi)
Krek, Santral İstanbul'da. Şimdiye kadar oraya da gidememiştim. Çok hoşuma gitti. Çok sakin ve güzel bir Mayıs akşamıydı. Önce Tamirane'ye oturdum ve yemek yedim. Yemekler hakkında çok yorum yapamayacağım.  Çünkü ızgara tavuk yedim. Bir ızgara tavuk ne kadar lezzetli olabilirse o da o kadar lezzetliydi işte:)
Sonra tiyatroya geçtim. Zaten karşı karşıyalar Tamirane'yle.
Oyunun detaylarına çok girmek istemiyorum. Önümüzdeki sezon oynayacaksa eğer mutlaka gidilmesi gereken bir oyun çünkü. Bence tabii :)
Oyunda anne ve baba rolünde Köksal Engür ile Ayten Uncuoğlu oynuyor. Ağabey rolünde Okan Yalabık, kardeş rolünde Ozan Çelik, kardeşin eşi rolünde Canan Ergüder ve son olarakta Ulaş Tuna Astepe oynuyor.
Benim için ilginç bir deneyimdi. İlk ilginçlik oyunun bir filmle başlaması oldu . Köksal Engür ve Ayten Uncuoğlu bir film karesiyle açılışı yapıp beni hayran bıraktılar sonra da sahneyi genç oyunculara bıraktılar diyebilirim.
Diğer ilginç durum oyun camekanın içinde oynanıyor, size oyun başlamadan önce kulaklıklar dağıtılıyor ve siz oyunu kulaklıkla dinliyorsunuz. Oyuncularda mikrofonla oynuyorlar. Dolayısı ile kalp atışlarına kadar her sese hakimsiniz.
Ayrıca oyunda flashbackler kullanılmış. 4 saat önce, 3 gün önce gibi geri dönüşler var. Bu geri dönüşler oldukça zaten olaylara açıklamalar geliyor ve anlamlanıyor.
Küçük bir özet geçmek gerekirse, kocasından bulamadığı şefkati, anlayışı ve aşkı başkasında bulan bir kadının önüne geçemeyip yasak bir ilişkiye adım atması sonucunda gelişen olaylardan bahsediliyor diyebiliriz. Ama böyle yazınca yanlış anlaşılmasın karşımızda bu aldatma olayının yarattığı gerginlik, psikolojik ve fiziksel şiddeti anlatan son derece sert bir oyun var.  Şiddetin her türlüsünü siz de iliklerinizde hissedebiliyorsunuz. Bol entrikalı bir oyun. Ve bence en önemlisi oyundan çıktıktan sonra bile üzerinde sizi saatlerce düşündürmesi. Hatta günlerce diyebilirim, ben hala karakterlerle fikir alışverişi içerisindeyim :)
İki büyük usta dışında eş ve abi rollerindeki Canan Ergüder ve Okan Yalabık'a hayran olmamak elde değildi. Oyunun inanılmazı Canan Ergüder'di, döktürdü resmen. Bundan sonra onun ismini gördüğüm oyuna giderim ben arkadaş :). 
Okan Yalabık'ı daha önce 39. Basamak adlı oyunda seyretmiştim zaten. Burada da  rolünün hakkını fazlasıyla vermişti. 
Bir tek Canan Ergüder'in sevgilisi rolündeki Ulaş Tuna Astepe'ye bayılmadım. Çünkü oyunda gördüğümüz o tutkulu kadının, kocasına rağmen aşık olup böyle bir ilişki yaşayacağı karizma ve özelliklere sahip bir erkeği oyunculuğu ile bize yansıtamadı.
Sonuç iyi yazılmış, iyi oynanmış bir oyun, takip edilesi yazar, yönetmen ve oyuncular diyorum ben.

Oyun boyunca sizi etkileyen ve sarsıp düşündüren o kadar çok replik var ki. Bazılarını yazmak istedim.

“İki kişiyi sevebilir insan ama sadece birinin hatırası gerçektir kalbinde…”
"Senin kardeşinin sevgisi havada uçuşan bir poşet.."
"Oltalar suyun altında karıştı..."
"Sevdiğinizin sevdiği kişiye zarar verir miydiniz?.."

Son yazdığım replik beni en sarsanlardan biriydi. Sevdiğinizin sevdiğine zarar verebilmek. Yaşadığımız coğrafyada insanların, ve tabiki özellikle erkeklerin, sevdiklerini söyledikleri kadınlara ne kadar kolay kıydıklarını görüyoruz. Bir de bunun ikinci aşamasını düşünemiyorum bile.
Sonra aklıma şu takıldı. Genelde bu tarz şiddet olayları, okuduklarımdan çıkardığım kadarı ile bizim gibi az gelişmiş (yada kibar tabirle gelişmekte olan ) ülkelerde daha çok oluyor. Ve bu tarz olaylar hakkındaki yorumlar dönüp dolaşıp cahilliğe, eğitimsizliğe bağlanıyor ya. Bize vicdanı, aşkı, sevmeyi okullarda mı öğretiyorlar ?

Ben bu sorunun cevabını bulamadım, bulan varsa bana da söylesin.



Dünden Sonra, İstanbul Modern

Bu aralar yeni merakım fotoğrafçılık. 

Uzaktan bakınca hoş gözüküyor ama gerçekten sevecek miyim, devam edecek miyim şimdilik bilmiyorum. 6 derslik bir başlangıç kursuna başladım .Pazartesi ilk ders vardı. Genel bir tanışma vs. şeklinde geçti. Bundan sonraki derslerde makine ile daha haşır neşir olacağız. 2 de fotoğraf çekimi için gezi yapacakmışız.
Kursun sonunda devam etmek istediğime karar verirsem kendime profesyonel bir makine alacağım, şimdilik Devrim'den aldım. 

Neyse efendim, yeni merakımla ilgili internette gezerken, İstanbul Modern'deki sergiyi gördüm ve bahsetmek istedim. İstanbul Modern, kuruluşundan bu yana oluşturduğu fotoğraf kolleksiyonundan  bir şeçkiyi 3 Haziran'a kadar sergileyecekmiş. İstanbul Modern'in sitesinde yazdığına göre, Osmanlı'dan günümüze uzanan süreçte Türkiye'de fotoğrafın teknik ve kavramsal gelişimini ortaya koyuyormuş. 

İlgisi olanlara bi gidip bakmalı derim ben . 

Fotoğrafları İstanbul Modern'in sayfasından aldım. 


               İbrahim Zaman, Gaziantep 1982   Sabit Kalfagil, Nemrut Gölü, Bitlis, 1976

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Gezlong

Yaz geliyor, tatil zamanı da geliyor. Aklım fikrim tatilde. Tatil deyince aklıma gelen sitelerden biri Gezlong. 
Bu siteyi çok seviyorum. Özellikle şu sıralar tatil hayalleri kurarken daha bi güzel geliyor :)
Türkiye veya yurtdışında bulunan değişik otellerde indirimli konaklama imkanı sunuyor. Davet sistemi ile çalışan bir site.
Sitenin beğendiğim özelliği, yer alan oteller site editörleri tarafından görülmüş yerler. Ve şimdiye kadar gördüğüm kadarıyla gayet güzel oteller ile igili teklifler var. Bakıp beğenmediğim pek olmuyor benim:)
Tabii satın almak düşünceniz varsa  hızlı davranmanız gerekiyor. Teklifler ortalama 1 hafta sürüyor ama o zamana kadar çoktan tükenmiş oluyor.

Siteye bir göz atın derim. GEZLONG


                                                     Ahhh ahhh, burda olmak vardı :)

Reed Krakoff

Reed Krakoff çantaları ilk kez geçen gün internette dolaşırken gördüm.
Benim çok hoşuma gitti. Paylaşmak istedim.
Beymen'lerde bulunabiliyormuş kendileri :). İlgilenenlere duyurulur.






3 Mayıs 2012 Perşembe

Red Kit İstanbul'da



Bugün okuduğum bir haber, küçükken en sevdiğim çizgi filmlerden olan Red Kit'in sergisi açılıyormuş.

Sergi, 10 Mayıs - 17 Haziran tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde. Çizgi roman araştırmacısı Didier Pasamonik kuratörlüğünde Vahşi Batı'nın yalnız kovboyunun orjinal çizimleri, karakterlerin oluşum süreci, çizgi roman endüstrisinin gelişimi, Red Kit evreninin perde arkası , Red Kit'e özgü dünya görüşü ve korsan çizimli albüm kapakları, İzzet Günay-Sadri Alışık'lı sinema afişlerine kadar çok geniş bir yelpaze sunulacakmış.

Ben çok merak ettim. Görülmeye değer olacağını düşünüyorum.

Yapı Kredi Kültür Merkezi Beyoğlu'nda. İstiklal caddesi No 161 - 161A'da.




Big Chefs





Big Chefs'de Mojitofest başlıyormuş . Toplam 12 şubesinde 4 ay boyunca değişik tariflerle yapılan mohjitolardan deneme şansımız olacakmış.

Mojito severlere duyurulur.

1 Mayıs 2012 Salı

Melissa

Vivienne Westwood Melissalar size bayılıyorum :)



Set Balık

İstanbul'da yaşayıp da Set Balık'ı duymayan çok az kimse vardır herhalde. Ben gene de anlatayım istedim. Set Balık fiyat ve lezzet olarak birbirinin tersi hareket eden harika bir balık lokantası. Yediğiniz birbirinden lezzetli onca şeyden ve içtiğiniz içkiden sonra hesabın adam başı 60 TL gelmesi bir İstanbul balık lokantası için bence çok süper.  Yediğiniz tatlar ise muhtemelen daha önce çok da bi yerde karşılaşmadığınız cinsten.
Bir olumsuz tarafı mekan. Kireçburnu'nda , denizin dibinde ama bizim yemekhaneden hallice bir görüntüsü var ve oldukça gürültüsü mevcut. Ama lezzetleriyle kendini affettiriyor:)
Biz daha önceki birkaç gidişimizde kendimiz bildiğimiz şeylerden sipariş etmiştik. Bu sefer kendimizi garsona bıraktık. İyiki de bırakmışız. Mutlaka tavsiye ettiklerim ;

                       

                                                                      Balık Fajita

                                                                  Susamlı Levrek

                                                                        Balık Mantı

                                                     Deniz ürünleriyle dolu patates köfte

                                                   En favorim, tatlı ekşi soslu karides topları

                                                                       Ve Volkanik


Resmini çekmediğim iki ara sıcak vardı.
Birincisi, en zayıf notu alan balık döner idi. Ben bakmadım tadına ama masa ahalisi birer çatal alıp bıraktı. Kimse sevmedi. Tabii zevk meselesi.
İkincisi, balık kokoreç vardı, benim için fazla iddialı olduğu için tadına bakmadım ama kendisi beğenildi.

Bir de küçük not, buradan çıkışta benim gibi az içtim birşey olmaz demeyin. Adım başı polis kontrolü var. Yasal sınır 51'miş. Benimki 54 çıktığı için, caaannnııımmm ehliyetim 6 ay gitti :(
Bir daha mı?  Tövbeler olsun :)
                                          

30 Nisan 2012 Pazartesi

İstanbul Tiyatro Festivali

18. İstanbul Tiyatro Festivali başlıyor. 10 Mayıs - 5 Haziran tarihleri arasında sürecek. Bu yıl Türkiye'den 40, yurtdışından ise 5 tane tiyatro ve dans grubu 100 'den fazla gösteri yapacakmış.
Program hakkındaki detaylı bilgiyi İKSV web sitesinden bulabilirsiniz. Biletler Biletix veya İKSV ana gişeden alınabiliyor (Pazar günü hariç).
Antonıus ve Kleopatra adlı oyun da festival programının kapsamında. Kaçırmayın derim.

Bu yılın ilginç olaylarından biri Kutluğ Ataman'ın " Sılsel, Türkiye'ye yazılmış mektuplar " adlı projesi.
Sılsel, 12 - 30 Mayıs tarihleri arasında Galata Özel Rum İlköğretim Okul'unda gerçekleştirilecek olup, herkes davetli. Aşağıdaki metin, İKSV'nin web sitesinden aldım;

"Sılsel"

Aramice kanat çırpması anlamına geldiği düşünülen, Mardin’in eski Süryani evlerinin tavanlarına yapılmış gökyüzü tasviri Sılsel, kenarları zigzaglardan oluşan turkuaz renkte boyanan dikdörtgen bir motif. Rivayete göre çeşitli baskılardan dolayı sokağa çıkmaya korkan Süryaniler, evlerinin tavanına bu motifi yapar, böylece gerçek gökyüzü özlemlerini bir nebze olsun giderirlermiş. Mardin’in Süryani mahallesinde yaşayan Nasıra Hanım’ın Ataman’a anlattığı bu hikâye, Anadolu’nun şiddet dolu tarihinde hep bir özlem olarak kalan, herkesin korkusuzca altında yaşamaya hakkı olduğu ortak gökyüzü özlemini dile getiriyor… Sılsel performansı, bu özlediğimiz ortak gökyüzünü elbirliği ile biz çağdaşların örmesi, en azından bu özlemimizi ortak bir performansa dökme girişimi...
Özgürlüklerden yana olan 7'den 70'e herkesi bu ortak performansa katkıda bulunmaya davet ediyoruz: Kendiniz ve sevdikleriniz için nasıl bir ülke, nasıl bir hayat hayal ediyorsunuz? Geleceğe mektubunuzu festivalde yazın! Sergi mekânına eni yaklaşık 45 santimetre olan bir kumaş parçası getirin. Bu kumaşın üzerine istediğiniz bir dilde Türkiye'ye yönelik dileğinizi yazın, işleyin ya da resmedin.

SILSEL’lerinizi bize önceden iletmek isterseniz:

İstanbul Tiyatro Festivali
İstanbul Kültür Sanat Vakfı
Nejat Eczacıbaşı Binası
Sadi Konuralp Caddesi No: 5
Şişhane 34433 İstanbul
T: (212) 334 07 76

20 Nisan 2012 Cuma

Beyrut 3

Bugün son gün.

Sabah kendimizi İzmir'in Kordon'una benzeyen Cornich'e atıyoruz. Otelimizden yürüyerek gidiyoruz. Zaten amaç yürüş ve sonrasında Casablanca'da kahvaltı. Cornich'te her tarafınızda kadınlı erkekli spor yapan Beyrut'lular ve fazlasıyla da yabancılar dolu. Çok geniş olan kaldırımlarda sporun, yürüyüşün veya cafelerde oturmanın tadının çıkarıyorlar. Bu arada Casablanca'ya yer ayırtmak için defalarca aradığımız halde daha önce ulaşamadık . Bir taraftan yürüyüş yaparken bir taraftan aramaya devam ediyoruz. Sonunda telefon açılıyor ama ben ne yazık ki daha önceki araştırmalarım sırasında eksik bilgi almışım. Kahvaltı sadece Pazar günü varmış. Ve bugün günlerden Cumartesi. Olsun bende adres çok :)

 




Biz de yönümüzü Asrafieh tarafına çeviriyoruz.Kahvaltı Brioche Doree'da. Kahvaltı diyorum ama öğlen oldu bu arada. Sonrasında tüm gün Asrafieh, Gemmeyzahve Beirut Souks'ta girip çıkmadığımız yer kalmıyor sanrım. Daha önce belirtmiştim Beyrut'ta  tüm dünya markaları ve kendi designerlarına ait çok güzel mağazalardan  bolca var ama bence oldukça pahalı. Buradan uyguna alabileceğiniz şey ise elektronik.Örneğin international garantili i phone 4S 1.200 TL civarında . İpad'ler ise 600 USD'den başlıyor.
Beyrut'ta kötü olan birşey de her yerde sigara içilebiliyor olması. Hatta ondan fenası birçok yerde  nargile içiliyor olması. Değişik kokularıyla insanı bayıyorlar.
Öğleden sonra artık gerçekten yorulmaya başladığımız saatlerde Downtown'da bulunan Zucca'ya oturuyoruz. Beyrut yemekleri vs. ile alakası yok. Akşam deli gibi dolu olan, geçerken hoşumuza giden bir bar burası. Biz öğleden sonra gittiğimiz için birkaç boş masa var. Burada sonunda Almaza biraları ile tanışıyoruz. Ben çok sevdim. Minik hamburgeler, pizza dilimleri eşliğinde biralarımızı yudumluyoruz. Daha önce İstanbul'u görmüş çok da ilgili bir garsonumuz var.




Sona doğru yaklaşırken Beyrut'la ilgili bir kaç tavsiye; asla rezervasyonsuz hareket etmeyin.Biz bunu yaşadık. Diğer günler hep rezervasyon yaptırdığımız halde son gün rehaveti herhalde akşam için yer ayırtmamıştık. Ve bize Cumartesi gecesi rezervasyonsuz geldiğimiz için uzaylı gibi davrandılar.
Eğer siz de önemsiyorsanız şık giysilerinizi unutmayın :).
Pazarlığı asla unutmayın.
Trafiği berbat. Herkes kocamın tabiri ile kornanın üzerine oturmuş vaziyette ve kural diye bir şey yok. Biz İstanbul'dan alışkınız gibi birşey aklınıza gelmesin ben böyle birşey görmedim . Şehri de gezmek adına biz mümkün olduğunca yürüdük .
Heryerde USD geçiyor. 1 USD = 1,5 LBP gibi düşünebilirsiniz. 
Ha bir de aklıma geldi. Ben blogları karıştırırken falan okuduklarımdan şöyle bir izlenim ediniyorum. Meğer yurdumun insanı doğduğundan beri macaronsuz yaşayamıyormuş. İstanbul'da yokken Paris'ten, İstanbul'da açıldıktan sonrada Bebek'teki Laduree'den çıkmıyormuş. Siz de bunlardan biriyseniz, ay şekerim macaronsuz, Laduree'siz naparım diyorsanız üzülmeyin. ABC Mall'da Laduree var :)

3 gün genel anlamda gezmek görmek için yeterli. Bence fazlasına gerek yok. Sadece tavsiye edilen tüm yerleri deneyemiyorsunuz. Benim denemediğim  ama araştırmalarım sonucunda tavsiye edilen, aslında gitmeyi çok istediğim bazı yerleri de yazıyorum. Siz giderseniz benim yerime de denersiniz olur mu ?

Downtown'da Karam, daha çok öğlen yemekleri için ( Beyrut yemekleri)
Yine Downtown'da Al-Sultan Brahim, akşam için (Beyrut yemekleri)
Asrafieh'te Al Mayas, Ermeni Lokantası
Yine Asrafieh'te Pasifico, Meksika Lokantası, Margarita ve  nachoslarını kaçırmayın derler.
Bunların dışında da o kadar çok bar, gece klübü vs. var ki.
Aklama geldi bir de Vedat Milor'un tavsiyesi olan Mounir.
Ve Sky bar, MYU,  aaaaaa bu liste uzar da uzar :)

Benden bukadar. Son olarak birkaç resim daha.




Beyrut 2

2. gün sabahı Hüssein bizi otelden aldı ve Jeita, Harrissa, Byblos'dan oluşan turumuza başladık İlk durak Jeita. Burada dünyanın 7 harikasından biri olmaya aday olan Jeita Grotto Mağaralarını geziyoruz. İki ayrı mağaradan oluşuyor ve resim çekmek yasak olduğu için girişte telefon, kamera vs.leri kilitli kutulara koyuyorsunuz. Bu arada seçim süreci devam ediyor. Heryerde oy vermeniz için sizi davet eden ilanlar görebilirsiniz. 
** Aşağıdaki resim internet, görsellerden alınma.



Sonraki adres ise Harrissa. Harissa oldukça yüksek bir tepe . Bu tepede kilise ve Meryem Ana heykeli bulunuyor. Burayı ilginç kılan oldukça ama oldukça dik olan tepeyi teleferikle çıkmanız. Önce deniz seviyesinden başlıyorsunuz, sonra apartmanların arasından ( uzansanız dokunacak kadar yakın ) tepeye doğru sallantılı bir yolculuk yapıyorsunuz. Yükseklik korkunuz varsa asla diyorum .




En son durağımız Byblos. 7 Bin yıllık antik bir kent. Alfabenin temellerinin burada atıldığı söyleniyor. Çok şirin bir liman şehri. Burada gezdikten sonra yemek için adresimiz yaptığınız araştırmlarda çokça karşılaşacağınız Chez Pepe. Benim fikrimi soracak olursanız çok ekstra bir lezzet yok. Eskiden belki daha güzeldir ama artık barbunun kilosuna 90 USD diyecek kadar turistik bir mekan olmuş. Ama ortam gayet güzel.






Akşam şehre dönüş. Otelde biraz dinlendikten sonra, gece tekrar sokaklara döküldük. Adres yine Gemmayzeh. Biraz dolaştıktan sonra şehrin en iyi İtalyan lokantalarından diye anılan Margherita'ya yollandık. Tabii yine rezervasyonumuz yapılmıştı. Pizzaları gayet başarılı olmakla birlikte makarnalar eh işte idi. Keşke Asrafieh'te bulunan , 23 yıl İtalya'da yaşamış olan Chef Azzam'ın La Piadina'sını deneseydik demeden edemedim.
Sonrasında ise Torina Ekspress birkaç shot atmak için sizi bekliyor.
Burada çıkıştaki adresimiz Music Hall. Downtown'da Storco Binasında. Bir taraftan Beyrut'a özgü müzikler ve eğlence biçimini görürken, kendinizi bir anda rock veya jazz dinlerken ya da seksenlere gitmiş olarak bulabiliyorsunuz. Çok büyük bir mekan ve sahnedekiler  her iki parçada bir değişiyor. Biz çok eğlendik . Hem programı izlerken  hem de Music Hall'deki insan profilini izlerken.
Beyrut'lular kesinlikle eğlenceye çok düşkün ve eğlenmeyi biliyorlar. Bu arada Beyrut'lu kızlar inanılmaz güzel ve bakımlılar. Gece gündüz gezdiğimiz yerlerde bakımsız tek bir hatun görmedik. Bu arada aklınıza tipik Arap kadını formatı geliyorsa yanılıyosunuz. File çorapları, topukluları, şort ve mini etekleri, son olarak da botokslarıyla  inanılmazlardı. Tabii şu dipnotu da belirtmek gerek biz çoğunlukla Hristiyan kesimi olarak bilinen yerlerde gezdik. Hamra'ya hiç geçmedik.
Gece 3 gibi Music Hall'ü kapattık ve otele dönüş. Bu arada gece  3'ten sonra açılan, eğlencenin sabaha kadar sürdüğü B018 'e geçsek mi diye düşünmedik değil ama şehrin hem gündüzünü hem gecesini kaçırmamaya çalışan turistler olarak bitap düştük.