23 Mayıs 2012 Çarşamba

Tiyatro Krek, Bayrak


Berkun Oya ve Ali Atay tarafından 99 yılında kurulan Krek Tiyatro Topluluğu, uzun zamandır duyduğum, gitmek istediklerim ama bir türlü fırsat yaratamadıklarım arasında yerini alıyordu. Sezonun bitmesine 10 gün kala başardım.
Güzel Şeyler Bizim Tarafta ve Bayrak adlı oyunlara gitmek istiyordum. İlkine bilet bulamadım ama zaten o daha yeni bir oyun olduğu için gelecek sezon giderim diye düşünüyorum. Bende Bayrak'a bilet aldım. İki kişilik bilet almıştım ama bu sezon aldığım biletlerin yarısında yaptığı gibi bunda da beni ektiği için Cem gelmedi ve ben yalnız gittim. (Hahahaha, duymasın Bursa'daydı yetişemedi)
Krek, Santral İstanbul'da. Şimdiye kadar oraya da gidememiştim. Çok hoşuma gitti. Çok sakin ve güzel bir Mayıs akşamıydı. Önce Tamirane'ye oturdum ve yemek yedim. Yemekler hakkında çok yorum yapamayacağım.  Çünkü ızgara tavuk yedim. Bir ızgara tavuk ne kadar lezzetli olabilirse o da o kadar lezzetliydi işte:)
Sonra tiyatroya geçtim. Zaten karşı karşıyalar Tamirane'yle.
Oyunun detaylarına çok girmek istemiyorum. Önümüzdeki sezon oynayacaksa eğer mutlaka gidilmesi gereken bir oyun çünkü. Bence tabii :)
Oyunda anne ve baba rolünde Köksal Engür ile Ayten Uncuoğlu oynuyor. Ağabey rolünde Okan Yalabık, kardeş rolünde Ozan Çelik, kardeşin eşi rolünde Canan Ergüder ve son olarakta Ulaş Tuna Astepe oynuyor.
Benim için ilginç bir deneyimdi. İlk ilginçlik oyunun bir filmle başlaması oldu . Köksal Engür ve Ayten Uncuoğlu bir film karesiyle açılışı yapıp beni hayran bıraktılar sonra da sahneyi genç oyunculara bıraktılar diyebilirim.
Diğer ilginç durum oyun camekanın içinde oynanıyor, size oyun başlamadan önce kulaklıklar dağıtılıyor ve siz oyunu kulaklıkla dinliyorsunuz. Oyuncularda mikrofonla oynuyorlar. Dolayısı ile kalp atışlarına kadar her sese hakimsiniz.
Ayrıca oyunda flashbackler kullanılmış. 4 saat önce, 3 gün önce gibi geri dönüşler var. Bu geri dönüşler oldukça zaten olaylara açıklamalar geliyor ve anlamlanıyor.
Küçük bir özet geçmek gerekirse, kocasından bulamadığı şefkati, anlayışı ve aşkı başkasında bulan bir kadının önüne geçemeyip yasak bir ilişkiye adım atması sonucunda gelişen olaylardan bahsediliyor diyebiliriz. Ama böyle yazınca yanlış anlaşılmasın karşımızda bu aldatma olayının yarattığı gerginlik, psikolojik ve fiziksel şiddeti anlatan son derece sert bir oyun var.  Şiddetin her türlüsünü siz de iliklerinizde hissedebiliyorsunuz. Bol entrikalı bir oyun. Ve bence en önemlisi oyundan çıktıktan sonra bile üzerinde sizi saatlerce düşündürmesi. Hatta günlerce diyebilirim, ben hala karakterlerle fikir alışverişi içerisindeyim :)
İki büyük usta dışında eş ve abi rollerindeki Canan Ergüder ve Okan Yalabık'a hayran olmamak elde değildi. Oyunun inanılmazı Canan Ergüder'di, döktürdü resmen. Bundan sonra onun ismini gördüğüm oyuna giderim ben arkadaş :). 
Okan Yalabık'ı daha önce 39. Basamak adlı oyunda seyretmiştim zaten. Burada da  rolünün hakkını fazlasıyla vermişti. 
Bir tek Canan Ergüder'in sevgilisi rolündeki Ulaş Tuna Astepe'ye bayılmadım. Çünkü oyunda gördüğümüz o tutkulu kadının, kocasına rağmen aşık olup böyle bir ilişki yaşayacağı karizma ve özelliklere sahip bir erkeği oyunculuğu ile bize yansıtamadı.
Sonuç iyi yazılmış, iyi oynanmış bir oyun, takip edilesi yazar, yönetmen ve oyuncular diyorum ben.

Oyun boyunca sizi etkileyen ve sarsıp düşündüren o kadar çok replik var ki. Bazılarını yazmak istedim.

“İki kişiyi sevebilir insan ama sadece birinin hatırası gerçektir kalbinde…”
"Senin kardeşinin sevgisi havada uçuşan bir poşet.."
"Oltalar suyun altında karıştı..."
"Sevdiğinizin sevdiği kişiye zarar verir miydiniz?.."

Son yazdığım replik beni en sarsanlardan biriydi. Sevdiğinizin sevdiğine zarar verebilmek. Yaşadığımız coğrafyada insanların, ve tabiki özellikle erkeklerin, sevdiklerini söyledikleri kadınlara ne kadar kolay kıydıklarını görüyoruz. Bir de bunun ikinci aşamasını düşünemiyorum bile.
Sonra aklıma şu takıldı. Genelde bu tarz şiddet olayları, okuduklarımdan çıkardığım kadarı ile bizim gibi az gelişmiş (yada kibar tabirle gelişmekte olan ) ülkelerde daha çok oluyor. Ve bu tarz olaylar hakkındaki yorumlar dönüp dolaşıp cahilliğe, eğitimsizliğe bağlanıyor ya. Bize vicdanı, aşkı, sevmeyi okullarda mı öğretiyorlar ?

Ben bu sorunun cevabını bulamadım, bulan varsa bana da söylesin.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder